CEMRE DÜŞTÜ ADANA'YA

Üniversitenin o zorlu ama bir o kadar da unutulmaz yıllarında yolları kesişmişti onların. Farklı şehirlerden, farklı hikayelerden gelen yedi güzel insan... Başta sadece aynı bölümde okuyorlardı, ama sonra hayatlarının en anlamlı dostluklarından birini inşa ettiler, yavaş yavaş, sabırla, sevgiyle. Gruplarının ismini “Cemre” koydular. Baharın gelişini müjdeleyen, doğayı uyandıran, iç ısıtan Cemre…

Birbirlerine düştüler adeta… İlk cemre gibi suya, sonra havaya, sonra toprağa… Her biri diğerinin en karanlık zamanında bir umut ışığı olmuştu. Vize stresinde omuz, final haftasında moral, sunum sabahı kahve olmuşlardı birbirlerine. Gece uykularını bölüp birbirlerinin projelerine yardım etmiş, en zor sınavlardan sonra bir simit, bir çayla gülmeyi öğrenmişlerdi. Kısacası birlikte büyümüşlerdi.

Zaman geçti, dersler bitti, mezuniyet yaklaştı. İçlerinden biri, Sare, Adana’da yaşıyordu. İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir gibi farklı şehirlerden gelen Cemre üyelerini, “Hadi artık sıra baharda, sıra kutlamada!” diyerek memleketine davet etti.

Ve ne berekettir ki, tam da o günlerde Adana’da portakal çiçeği mevsimi başlamıştı. Şehir baharına bürünmüş, portakal ağaçlarının dalları beyaz çiçeklerle donanmıştı. Rengârenk insanlar sokaklara dökülmüş, müzikler, kahkahalar, danslar dört bir yana yayılmıştı. Sanki tüm şehir, Cemre’nin bu kutlamasına ortak oluyordu.

Adana; portakal çiçeklerinin kokusuyla, yeşilin tazeliğiyle, turuncunun sıcaklığıyla, beyazın saflığıyla süslenmişti. Tıpkı Cemre grubunun da kendi içlerinde geçirdiği dönüşüm gibi… Üniversitenin uzun, soğuk kışını beraber atlatmışlardı. Şimdi ise baharı birlikte karşılıyorlardı.


İki yıl boyunca erteledikleri tüm hayaller, şimdi Adana sokaklarında bir bir gerçekleşiyordu. İlk kez tatil değil de bir “kutlama” hissiyle yola çıkmışlardı. Bu sadece bir şehir gezisi değildi; bu, kendilerini kutladıkları bir yolculuktu. Mezuniyet sadece bir belge değil, emeklerinin, mücadelelerinin, dostluklarının meyvesiydi.

Ve o an fark ettiler ki, dönüşüm gerçekten mümkündü. Tıpkı kupkuru dalların yeniden yeşermesi gibi… Üniversiteye başlarken içlerinde taşıdıkları kaygılar, belirsizlikler artık yerini umutlara bırakmıştı. Bilgiyle, sevgiyle, dostlukla beslendiler. Şimdi sadece kendilerine değil, etraflarına da ışık saçıyorlardı. Baharın sadece doğayı değil, insanı da nasıl canlandırdığını yaşayarak görmüşlerdi.

En güzel manzara ne Seyhan Nehri, ne portakal bahçeleri, ne de rengârenk festival alanıydı aslında… En güzel manzara, birbirlerinin dönüşümüne tanıklık etmekti. İçlerinden biri çok güzel bir cümle kurdu o gün: "Biz sadece mezun olmadık, biz kendimizin en güzel hâline doğru yola çıktık."

Ve portakal çiçekleri gibi, onlar da kokularını hayatın dört bir yanına yaymaya hazırdılar artık…


 Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu


Yorum Gönder

12 Yorumlar

  1. Bu yazınızla beraber, okuyucuların kalbine de Cemre’yi düşürdünüz…İçimizde çiçekler açtı, yüzümüze tebessüm kattı…
    Emeğinize, yüreğinize, kaleminize sağlık… :)

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar içten anlamışsınız ... Adana gözümde tüttü...portakal çiçeği karnavalı ne güzeldir

    YanıtlaSil
  3. Portakal çiçeği hiç bu kadar güzel anlatılmamıştı.İnsanın en iyi versiyonuna doğru yolculuk etmesinden daha güzel ne olabilir kiYüreğinize kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. Farklılıkların zenginlik olduğunu ve birbirimizi anlamak için sevebilmek için bedele ve zamana ihtiyacımız olduğunu bir kez daha anladım:) bu arkadaşlık, aile, evlilik, iş gibi her konuda geçerli. Bedeli doğru yere ödemek mesele. Bu arkadaşlar da bedeli doğru yere Ödemişler:) somutta ve soyutta sonsuz bir dostluk nasip olsun :)

    YanıtlaSil
  5. Gerçekten… en güzel manzara… iyi yönde dönüşmek için gayret eden insan manzarası… :))

    YanıtlaSil
  6. Dönüşmek evet keyifli izleyenler için fakat bir o kadar acılı içinde dönüşüm sancılarını çeken için…
    Hem cesaret hem de süreklilik istiyor. Kendi hayatımdan tecrübe ettiğim, kendi haline bir insanın dönüşmesi söz konusu değil. Yahut altı doldurulmamış boş fikirlerle veya popüler kültür söylemleri ile başladığı yerden aşağı düşüyor insan.
    Deneyimsel öğreti ile iyi ki tanışmışım ve iyi ki dönüşüm yolculuğumda beni destekleyecek bilgileri kullanıyorum :)

    Dilek Yaşar

    YanıtlaSil
  7. İnsana olduğu yer iyi gelmeli. İnsan da olduğu yere iyi gelmeli. İyi insanlarla güzel bir yolculuk... Yol yoldaşla güzel, ne mutlu o yoldaşlara 🌸

    YanıtlaSil
  8. Zeynep Demirci11 Temmuz 2025 12:17

    Adanaya gidesim geldi..

    YanıtlaSil
  9. İnsanın en iyi versiyonuna yola çıkması ne bereketli, ne büyük farkındalık...

    YanıtlaSil
  10. birbirimizin dönüşümüne tanık olmak ne güzel şey... yoldaşının güzelleştiğini görmek... :)

    YanıtlaSil
  11. Dönüşümlere şahit olduğumuz yol arkadaşları...Başkalaşırken de düştüğünde omuz veren motive eden ve halden anlayan dostların olması...Tıpkı yüzme bilmeyenin açık denizde tüm korkusuna rağmen atlaması için cesaret sebepleri olması gibi...

    YanıtlaSil
  12. Okurken içimde çalan o şarkı. "Gidek gidek kalk gidek, Adana'ya kalk gidek" Adana'ya gitmiş gibi hissettim...

    YanıtlaSil